Halka Yol Gösteren Özgürlük

Ahmet Hasim
3 min readFeb 3, 2022

--

“…Sen Nehri’nin kenarından usulca Eyfel’e doğru yürüyorum. Zihnimin içinde onca düşünce arasından bir dilek belirginleşiyor…”

Liberty Leading the People — Eugène Delacroix

Bu Paris’e üçüncü gelişim. Bu sefer nihayet Louvre Müzesi’ni gezme fırsatını buluyorum. Büyük ölçüde neyle karşılaşacağımı bilmediğim bir ziyaret. Mona Lisa ve bir takım Yunan heykellerinin bulunduğunun bilincindeydim, bundan öte bir hakimiyetim bulunmuyor. Yüzlerce eser arasında sadece Mona Lisa’ya yaklaşmamıza izin verilmiyor ve sadece Mona Lisa’da akıl almaz bir kuyruk var. Pandemi ve buz kesen Ocak ayı da bunu değiştirebilmiş değil. Mona Lisa elbette popülaritesinden ötürü o kuyruğu yaratmış ancak bir anlam göremediğim için o sıraya girmemeyi tercih ediyorum ve sadece uzaktan görmekle yetiniyorum. Onun haricindeki tüm eserlere yakından bakabilme imkanımız var. Salonların birinde eserlere göz atarak gezinirken, sonraları daha net farkedeceğim şekilde, büyülü karşılaşma gerçekleşiveriyor. Tarih kokan heybetli eserlerin arasında, koskoca turun içinde, bir tanesi gözlerimi kamaştırıyor. Önünde ise Mona Lisa kuyruğundakinin aksine neyle ilgilediğini iyi bilen, daha seçkin, mütevazi bir grup üniversite öğrencisi bulunuyor. Hepsi yere çökmüş bir şekilde hocalarını dinliyorlar. Esere sırtı dönük olan hocaları da yere çökmüş bir şekilde sessizce eserin önemini onlara açıklıyor. “Keşke…” diyorum, “Keşke Fransızca bilsem.” Sonra yakınlaşıyorum beni büyüleyen esere. İsmini okuyorum sessizce: “Liberty Leading the People, Eugène Delacroix”. Delacroix’nın bu eserine daha önce de maruz kalmış ancak onu ‘görememiş’tim. Bu onunla gerçek karşılaşmam oluyor. Bir süre bakakalıyorum.

Zaten Sefiller’i okuduğum bir dönemde olduğum için, zaten Paris’te olduğum için, zaten tarihsel olarak bunalımın orta yerinde bir Türkiye’de bulunduğum için, bağlam olarak bu eserden en çok etkileneceğim anda idim belki de. Bir kadın, özgürlüğün vücut bulmuş hali, Madame Liberte. Yıllar boyu Fransa’da süregelen, tarihsel diyalektiğin bir başka zaferi. Sonunda… Sonunda hep arzulanan gerçekleşmiş, yıllarca kendini yavan bırakmış insanlık, bu saçmalığı sona erdirmiş, artık sadece erkeğiyle değil kadınıyla da meydanlarda. Kadınsılık ve erkeksilik mevcut ve bu mevcudiyet artık bir arada. Madame Liberte’nin (bizim bakışımızla) hemen solunda şık giyinimiyle burjuvaziyi, en solunda işçileri, sağında ise gençleri simgeleyen figürleri ile her türden, her renkten insanıyla kazanılmış bir devrim. Arzulanan ne varsa Madame Liberte’de vücut bulmuş, bize güven veren o güçlü koluyla, bayrağı elinde taşıyor. Üstünden başından emek akıyor. Hemen yanı başında, yere çökmüş bir halde, Fransa bayrağının renklerini giysilerinde toplamış bir savaş yorgunu, “nasıl yaptığını bana da öğret!” dercesine bir hayranklıkla Madame Liberte’yi gözlüyor. İliklerime kadar heyecanlandığım, hayranlık duyduğum ve arzuladığım bir şeylere işaret ediyor.

Sağdaki çocuk figürünün Victor Hugo’nun Sefilleri’ndeki Gavroche karakterine ilham olduğu söyleniyor. Enteresan bir şekilde, soldaki silindir şapkalı karakter de bana Jan Valjean’ı hatırlatıyor, fakat yalnızca şahsi sebeplerden. Les Miserables’in film uyarlamasında, Jan Valjean’ı canlandıran kişi Hugh Jackman olduğu için ve figürümüze çok benzettiğim için, zihnim onu Jan Valjean’la eşleştirmeye meylediyor.

Fransız Devrimi ile başlamış olan diyalektik, Temmuz Devrimi ile devam ediyor. Özgürlük arayışında bir başka kilometre taşını böyle resmediyor Delacroix. Fransa’da baş gösteren bu özgürlük mücadelesi Kant’tan Hegel’e, Hugo’dan Dickens’a, Delacroix’dan Kieslowski’ye kadar birçok felsefeciyi, sanatçıyı, düşünürü etkisi altında bırakıyor. Özgürlük arayan tüm bilinçlere umut tohumları atılıyor. Sonraları özgürlük istenci oluşan toplulukların da dayanağı oluyor.

Esere bakıyorum, “işte…” diye düşünüyorum, “tüm zaferler böyle olmalı”. Fransa’nın 19. yüzyılını yemiş olan türden bir gerilim var bulunduğum topraklar üzerinde. Bizleri fakirleştirmek, yavanlaştırmak isteyenler ile farklı renkleriyle zenginleşmeyi arzulayanların, özgürlük isteyenlerin arasında. Umut ediyorum, arzuluyorum.

Louvre’dan çıkıyorum. Sen Nehri’nin kenarından usulca Eyfel’e doğru yürüyorum. Zihnimin içinde onca düşünce arasından bir dilek belirginleşiyor: “Umarım kurtuluruz bu sanrılardan, hep birlikte, renklenerek ve zenginleşerek…”

Tekrar tekrar eseri seyre dalıyorum bugünlerde…

--

--